sinir olarak okuduğum kitaplardan biri kitap kötü değil yanlış anlaşılmasın içindekilerin gerçek olduğunu bilmek kötü .
doğmamış bebeklerin siyasi hesaplarla nasıl öldürüldüğünü okumak yer yer kanımı donduruyor zor okuyorum bu kitabı zorda bitireceğim her okuduğumda okuduğum her kelime beynime işliyor korku filmi izler gibiyim günlerce düşünüyorum ara veriyorum okumaya tekrar başlıyorum hayatımda okumayı uzattığım nadir kitaplardan biri ben genelde bi kitabı en fazla 10 günde okurum çılgın türkler i 1 haftada okumuştum bu kitap o kadar kalın değil ama içindekiler o kadar ağır ki sonunda güzel şeyler yazacağı umuduyla devam ediyorum okumaya ..
2 Nisan 2012 Pazartesi
27 Şubat 2011 Pazar
Canım İstanbul
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canim;
Vatanim da vatanim...
İstanbul,
İstanbul...
Tarihin gözleri var, surlarda delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta saha kalkmış Fatih'ten kalma kir at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakısta o mana: Öleceğiz ne çare?
Hayattan canlı olum, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karaca Ahmet...
O manayı bul da bul!
İlle İstanbul’da bul!
İstanbul,
İstanbul...
Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her aksam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tambur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir katibi mi...
Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef isler!
Yedi renk, yedi sesten şayisiz belirişler...
Eyüp oksuz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, ucan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni söyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sümbül kokan
Türkçe’si bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul...
Necip Fazıl Kısakürek
Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
İçimde tüten birşey; hava, renk, eda, iklim;
O benim, zaman, mekan aşıp geçmiş sevgilim.
Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misale.
İstanbul benim canim;
Vatanim da vatanim...
İstanbul,
İstanbul...
Tarihin gözleri var, surlarda delik;
Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
Bulutta saha kalkmış Fatih'ten kalma kir at;
Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
Her nakısta o mana: Öleceğiz ne çare?
Hayattan canlı olum, günahtan baskın rahmet;
Beyoğlu tepinirken ağlar Karaca Ahmet...
O manayı bul da bul!
İlle İstanbul’da bul!
İstanbul,
İstanbul...
Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.
Oynak sular yalının alt katına misafir;
Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
Her aksam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
Bir ses, bilemem tambur gibi mi, ud gibi mi?
Cumbalı odalarda inletir katibi mi...
Kadını keskin bıçak,
Taze kan gibi sıcak.
İstanbul,
İstanbul...
Yedi tepe üstünde zaman bir gergef isler!
Yedi renk, yedi sesten şayisiz belirişler...
Eyüp oksuz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
Adada rüzgar, ucan eteklerden sorumlu.
Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
Hala çığlıklar gelir Topkapı sarayından.
Ana gibi yar olmaz, İstanbul gibi diyar;
Güleni söyle dursun, ağlayanı bahtiyar...
Gecesi sümbül kokan
Türkçe’si bülbül kokan,
İstanbul,
İstanbul...
Necip Fazıl Kısakürek
25 Şubat 2010 Perşembe
DOĞDUĞUM YER

Buralardan çok uzakta bir köydü!
Beyaz,billur bir derecik içinden,
Hıçkırırdı,sevinerek geçerken.
Kenarında vardı bir çok söğüdü....
Ben işte bu söğütlerin susmadan
Gölgesinde büyümüştüm.Evimiz
Tenha idi;ne yabancı,ne bir iz....
Bahçemizdi yakınlardaki o orman .
Bir ses''sevin!'' derdi gülen rüzgarda
Sevinçlere yoktu orda nihayet.
Salınırdı bu ses gümüş dallarda.
Görünmeyen bülbüllerin öğüdü!
Doğduğum yer,doğduğum yer....O cennet
Buralardan çok uzakta bir köydü
ÖMER SEYFETTİN 1917
10 Kasım 2009 Salı
ATATÜRK 'LE

Getirin
Denizleri,gökleri,dağları,ovaları
Tayfunları,şimşekleri,boraları
Tarihleri,destanları
Atatürk’ü anlatacağım.
Mavi-yeşil gülerdi Atatürk
Gökleriydi-denizleriydi vatanın
Gülüşü…..
Tayfunları,şimşekleri,boraları gözlerinde
Bakışlarında yurt rüzgarlarının türküsü….
Onun savaşçı elleri yol verdi Akdeniz’e
Barışçı elleri güç verdi hepimize
Okul,yol,baraj,fabrika
Ve baştanbaşa bir yeni Türkiye
Kasımların yaslı sabahında ,
İnsede bayraklar yarıya
Atatürk’le çoğalıyoruz
Yürüyor varlığımız Atatürk ‘le……………….
YAŞAR FARUK İNAL
20 Ekim 2009 Salı
KISSADAN HİSSE
Korkusundan devamlı endişe içinde yasayan bir fare vardır.
Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürür.
Fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde
bu kez de köpekten korkmaya başlar.
Büyücü bu kez onu bir kaplana dönüştürür
. Kaplan olan fare, sevineceği yerde avcıdan korkmaya baslar.
Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin korkusunu yenmeye imkan yok.
Onu eski haline döndürür.
Ve der ki,
"Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var.
Ve der ki,
"Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yüreği var.
O yüzden ben sana yardim edemem.'
Ünlü yazar Shakespeare, bu konuda söyle diyor :
'İnsanların çoğu...
Sevmekten korkuyor, kaybetmekten korktuğu için..
Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten korktuğu için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğin kıymetini bilmediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için...
Durma üz kendini üzebildigin kadar, hatalarını düzeltecekse.
Düşünme hiç şu anını, düşüncesizlik garantiliyorsa yarını.
Ve kork ölümden ölesiye, korkun seni ölümsüzleştirecekse. ..
27 Eylül 2009 Pazar
BENİM DİLİM TÜRKÇE'DİR

''Hello''yu bırak
De''merhaba''
Dilini düzelt,göster çaba,
Türkçe'ye dilin yatsın.
Berbere kuaför deme,
Dilin batsın,
''Man değil,sen erkeksin
konuş kendi Türkçe'ni
niçin böyle ürkeksin ?
''Güle güle ''imiş bay bay ''
Dilini arı soksun hay!
Merkeze 'de ''Center''dersin,
hay Allah cezanı verrsin!
Türk'ü türkçe'ni tanı
Türk'sen Türk tut vatanı.
FARUK ORAY
''Dil devriminin amacı Türk dilinin kısırlaştırılması değil,genişletilmesidir '' M.KEMAL ATATÜRK
25 Eylül 2009 Cuma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)